müslüman
 
  ANA SAYFA
  İLETİŞİM
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İBADET
  DİNİ HİKAYELER
  SORGU VE SUAL
  DİNİ KONULAR
  => KIYAMET GÜNÜ
  => EN BÜYÜK GÜNAH
  => NAMAZ VE KAMET
  => KURAN'DA AYET
  => İMAN NEDİR
  => ÖLÜMÜ İSTEMEK
  => 70BİN MELEGİN DUASI
  => DÜNYAYA KANMAK VE ALDANMAK
  => KALBİN KARARMASI
  => ALLAHU TEALANIN BİRLİGİ
  => ALLAHSIZ BİR DÜNYA NASILDIR
  => DİNİN GEREKLİLİGİ
  => BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİN KAYNAGI
  => İBADETİN GERÇEK ANLAMI
  => HARAMI HELALLEŞTİRMEK
  => KUR'AN MESAJI
  => İSLAMI YIKMAK İÇİN İZLENEN YOL
  => ALLAHIN AYETLERİNİ GÖRMEYENLER
  => DİN KAVRAMI
  => ALLAHIN HÜKMÜ
  => İMANIN ESASLARI
  => YARATILIŞ GAYESİ
  => EY NEFSİM
  => NE SÖZ VERMİŞTİK
  => NAZAR,FAL VE BÜYÜ
  => İSLAMIN YASAKLADIKLARI
  => ŞEYTANIN HİLELERİ
  => İSLAMDA ÇOCUK EGİTİMİ
  => BİLİNMESİ GEREKENLER
  => İSLAM DİNİNDE KADIN HAKLARI
  => HUSUSİ SALAVATLARIN FAZİLETİ
  => BORÇ VE ÖDEME ÂDÂBI BÖLÜMÜ
  => ABDEST VE ALINIŞI
  => MELEKLERİN SAHABELERE YARDIMI
  => ÖLÜM VE SONRASI
  => ALLAH KORKUSUNUN YEDİ ALAMETİ VARDIR
  DİNİ RESİMLER
  DİNİ VİDEOLAR
  NAMAZ
  DUALAR
  SESLİ SURELER DİNLE
  KURAN'I-KERİM TÜRKÇE MEALİ
  KURAN'I-KERİM DİNLE
  İLAHİ DİNLE
  10 ŞEY VE SÖZLER
  SİTENİZ İÇİN DİNİ İÇERİKLER
  DİNİ ANİMASYONLAR
  CENNET VE CEHENNEM
  AYET VE HADİSLER
  MELEKLER
  İSTANBULUN CANLI TRAFİK AKIŞI
  CANLI TV İZLE
  DİGER KONULAR
  KABİR AZABI (VİDEO)
  BU VİDEOYA YÜREK DAYANMAZ
  ÖLÜMÜ UNUTMAYIN
  40 YAŞINDASIN(ŞİİR)
  BU KADARDA OLAMAZ!!!
  CEP KURAN VE VİDEO
  OSMANLICA DERSLER
  MUCİZELER
  DUA VE SURELER
  DİNİ KLİP TV
VEDA HUTBESI

 

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanir rahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyor um, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size iki emanet bırakıyorum ki onlara sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler Allah Kitabı Kur'an ve O'nun peygamberinin sünnetidir.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Hayvanlar Alemi
Lider100.ComSohbet arama motoru

İSLAMI YIKMAK İÇİN İZLENEN YOL
İslam'ı Yıkmak İçin İzlenen Yol      

       Kâfir batı, İslâm ahkâmıyla ilgisi olmayan ve küfür olan demokratik fikirleri için İslâm memleketlerinde nasıl bir pazar kurabildi?..
       Bu sorunun cevabı şöyledir : İslâm'a ve Müslümanlara şiddetli düşmanlık yapan, İslâm'a ve Müslümanlara karşı ciğerlerini yıpratan buğz ve çirkin kini taşıyan kâfir Avrupa devletleri, --ki onlar hakkında Allah'ın şu sözü ne doğrudur:
     
       "Gerçekten buğzları (kin ve düşmanlıkları) ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." (Ali İmran : 118)
       
       İşte bu devletler, müslümanların gücünün sırrının İslâm olduğunu idrak ettikten sonra --çünkü, müslümanlardaki büyük kuvvetin kaynağı İslâm Akidesidir-- misyonerlik ve kültürel saldırıyla İslâm dünyasına saldırmak için cehennemî planlar çizmişlerdi. Bu saldırılarla kültürünü, fikirlerini --ki demokrasi de ondandır-- hadaretini (hayat hakkında mefhumlarını) ve hayata bakış açısını yaymaya çalıştılar. Müslümanları da bu şeylere davet etmeye başladılar. Ta ki, müslümanlar bunları kendi düşünceleri için esas olarak ve hayata bakış açısı olarak ittihaz etsinler. Böylece, bu fikirler müslümanları İslâm'dan saptırsın, onları onunla kayıtlı olmaktan, onun ahkâmını uygulamaya bağlılıktan uzaklaştırsın ki, Hilâfet Devleti olan İslâm Devleti'ni yok etme işi kolaylaşsın ve daha sonra da İslâm'ın ve ahkâmının uygulanması hayattan, devletten ve toplumdan tamamen uzaklaştırılıp yok edilsin. Böylece Müslümanlar, Avrupa'nın küfür fikirleri, düzenleri ve kanunlarını alsınlar ve İslâm yerine onları uygulamaya başlasınlar ve yürürlüğe koysunlar. Ta ki Müslümanlar İslâm'dan uzaklaşsınlar ve böylece onlar Müslümanlara hakim olma imkânı elde etsinler. Allah'u Teâlâ ne kadar doğru söylüyor :
     
       "Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudiler ve Hıristiyanlar senden razı olmazlar. De ki; Hidayet (doğru yol) Allah'ın hidayetidir (Allah'ın dini olan İslâm'dır). Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, senin için Allah, indinde sana ne bir dost ne de bir yardımcı olur." (Bakara : 120)

       On dokuzuncu yüzyılın yarısında Osmanlı Devleti'nin son günlerinde Müslümanların fikrî ve siyasî gerilemesinin arttığı vakitte, o misyonerlik ve kültürel saldırılar daha da şiddetlenmiştir. Aynı vakitte kuvvetler dengesi, Avrupa devletleri lehine değişmişti. Çünkü, Avrupa'da fikrî ve endüstri devrimler gerçekleşti. İlmî, icat ve keşifler ortaya çıkartıldı. Bu sebeple, Avrupa yükselme ve ilerleme yolunda hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı. Halbuki Osmanlı Devleti, donukluk içerisinde kaldı ve her gün zaaf üstü zaafla karşılaşmaktaydı. Bu durum, batı hadareti (hayat hakkında mefhumların toplamı) fikirleri ve düzenlerinin Müslüman memleketlerine girmesine yol açtı.
       Avrupa devletleri, İslâm beldelerine kültürel ve misyonerlik saldırılarında İslâm'ın şanını ve değerini aşağılamak, ahkâmını kötülemek, Müslümanların ona (İslâm'a) güvenini sarsmak, Müslümanları İslâm'dan nefret ettirmek için, İslâm'ı onların geri kalmalarının ve aşağıya doğru yuvarlanmalarının sebebi olarak göstermek, aynı zamanda da batıyı, hadaretini ve kültürünü de yüceltmek fikirlerinin ve demokratik düzeninin değerini yükseltmek, batı kanunları ve nizamlarını büyük gösterip övmek, üsluplarını benimsiyorlardı.
       Yine batı devletleri bu saldırılarında, saptırma ve şaşırtma üsluplarına dayanıyorlardı. Nitekim (batı) kendi hadaret ve kültürünün, İslâm hadaretiyle çelişmediğini, çünkü batı hadaretinin İslâm'dan alındığı, batı kanun ve nizamlarının İslâm hükümleriyle çelişmediği yalan ve iftiralarıyla Müslümanları vehme (şüpheye) düşürdüler.
       Demokrasi fikirlerine ve demokrasi düzenine İslâm sıfatını izafe ettiler. "Demokrasi ve demokratik fikirleri İslâm'a aykırı değildir, onunla çelişmez, tersine demokrasi İslâm'dandır. Çünkü o, şûranın ta kendisidir. O aynı anda marufu emretmek, münkeri nehyetmek ve idarecileri hesaba çekmektir." vb.. fikirleri Müslümanlar arasında yaydılar. İşte bu yalan ve saptırma iddialar, Müslümanları büyük şekilde etkiledi. Öyle ki, bu durum batı fikirleri ve hadaretinin Müslümanlara tahakküm etmesine yol açtı.
       Yine bu durum, batıl kanun ve düzenlerinin bir kısmının Osmanlı Devleti'nin son günlerinde alınmasına ve Hilâfet Devleti yıkıldıktan sonra da batılı nizamlar ve kanunların çoğunun (Müslümanlar tarafından) alınmasına yol açtı.
       Nitekim bu durum veya böyle yalan iddialar, kültürlü kesimi, siyaset adamlarını, hatta İslâm kültürünü taşıyanları ve İslâm Davetini yüklenenlerin bir kısmını dahi ve Müslümanların topluluklarını etkiledi.
       Kültürlü kesime gelince; bunların çoğu batı kültüründen etkilendiler. Çünkü, ister batıda okuyanlardan olsun ister ise İslâm beldelerinde okuyanlardan olsun; onlar, batı kültürü esası üzerine kültür gördüler. Çünkü, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra beldelerinde eğitim ve öğretim programları batı felsefesi ve batının hayata bakış açısı esası üzerine konuldu. Hatta, bir çok kültürlü kişi, batı kültürünü güzel görmeye başladılar. Daha da ileri giderek ona adeta aşık olup onu meydana çıkartan Batıyı yüceltmeye başladılar. Bunun yanı sıra batı kültürüyle, kanunlarıyla ve nizamlarıyla çeliştiğinde İslâm kültürü ve ahkâmını çirkin görmeye başladılar. Üstelik onlar, İslâm'dan kâfir Avrupalıların nefret ettikleri gibi nefret etmeye, kâfir Avrupalıların İslâm'a saldırdıkları gibi onlar da, İslâm'a, kültürüne, ahkâmına ve nizamlarına alçak düşmanlıkla saldırmaya başladılar. Öyle ki, bu kültürlü kesim adeta batının hadareti, fikirleri ve düzenleri için ve İslâm'a, hadaretine, ahkâmına ve nizamlarına çatmak, onun değeri ve şanını düşürmek için batının birer propaganda hoparlörleri oldular...
       Siyaset adamları ise; batıya ve nizamına tam teslim oldular. Kendilerini batıya tamamen bağladılar. Batıyı kendi bakışlarının kıblesi kıldılar. Ondan yardım isterler ve ona dayanırlar. Onun bakış açısı ile hareket ederler ve onun bakış açısına dayanarak konuşurlar. Kendi kendilerini batının kanunları ve nizamları için birer bekçiler ve batı çıkarlarını korumak entrikalarını yerine getirmek için ücretsiz (kendiliğinden boyun eğen) birer hizmetçiler kıldılar. Bu adamlar, Allah'a ve Resulü'ne düşmanlığı ilân ettiler. Siyasî İslâm'a daveti samimi olarak yüklenenlere karşı savaş açtılar. Hilâfetin kurulmasını ve Allah'ın indirdikleriyle hüküm etmenin tekrar gelmesini engellemek için bütün güçlerini kullanmaya başladılar. Allah, onları kahretsin! Ne kadar çok yalanlıyorlar ve iftira ediyorlar.!..
       İslâm kültürünü taşıyanlara gelince; bunlar, İslâm'ı berrak bir şekilde anlamadıkları ve şerî ahkâmının haki katını idrak etmedikleri, batı kültürü, fikirleri ve nizamlarının gerçeğini de idrak etmedikleri, batı hadareti, fikirleri ve bakış açısının İslâm akidesiyle, ahkâmıyla, hadaretiyle ve bakış açısıyla ne kadar çeliştiğini idrak etmedikleri için bu duruma düştüler. (Demokratik fikirler ve demokratik düzen, kendilerini etkiledi.)
       şöyle ki: İslâm'ı ve ahkâmını anlama konusunda Müslümanların zihinlerine şiddetli zaaflık meydana geldi ve İslâm Şeriatı'nı topluma uygulamakla ilgili anlayışta yanılma olduğu için bu duruma uğradılar. Bu nedenle İslâm, nasslarının taşımadığı manalarla tefsir edilmeye (açıklanmaya) başlandı. Hakim olan şartları İslâm ahkâmına uygun bir şekilde değiştirmek için değil de İslâm ahkâmı, hakim şartlara uydurulmak için tevil edilmeye başlandı. Öylesi kişiler, şeriattan bir senedi (dayanağı) olmayan veya senedi (dayanağı) zayıf olan hükümleri benimsediler. Bunu da; "Zamanın değişmesiyle ahkâmın değişmesi inkâr edilmez" diye ortaya attıkları yanlış kaideyi delil getirerek yaptılar.
       İslâm'ın tevili herkesçe yapılmaya başlandı ki, her mezhebe, her fikre ve her ideolojiye uysun, velev ki İslâm ahkâmına ve bakış açısına aykırı olsa da.. Nitekim dediler ki; "Batı hadareti ve fikirleri, İslâm hadaretiyle ve ahkâmıyla hiç çelişmez. Çünkü, onlar İslâm hadaretinden alınmıştır." Ve yine dediler ki; "Yönetimle ilgili demokratik sistem ve ekonomiyle ilgili kapitalist sistem, İslâm ahkâmıyla çelişmez." Halbuki bu iki sistemin gerçeği, onların birer küfür sistemi olmalarıdır. Ve yine dediler ki; "Demokrasi İslâm'dan, genel hürriyetler de İslâm'dandır." Halbuki bunlar tamamen İslâm'la çelişmektedir.
       Böylelikle tıp, eczacılık, mühendislik, kimya, ziraat ve sanayi ilimleri, trafik kuralları ve ulaşım sistemleri ve benzeri ilimleri, vb.. gibi İslâm'la çelişmediği müddetçe Müslümanlar için alınması caiz olan ilimler ile akait ve şerî ahkâmla alâkalı olan ve Müslümanlar için alınması caiz olmayan ilimler ve fikirler arasında karıştırma yaptılar. Zira, akideyle ve şerî ahkâmla ilgili fikirler ancak, Resullullah (S.A.V)'in beraberinde getirdiği Kitap, Sünnet; Kitabın ve Sünnettin gösterdiği şerî kıyas ve icmâ-ı sahabeden alınır. Bunların dışından hiç bir fikrin ve ahkâmın alınması caiz değildir.
       İşte böylece kâfir batı; hadaretini, bakış açısını, demokratik sisteminin fikirlerini, ekonomik nizamının fikirlerini ve genel hürriyetlerle ilgili fikirlerini Müslümanların yaşadıkları memleketlerin piyasasına sürebildi.
 
LALEGÜL FM CANLI YAYIN  
 
UNUTMA – UNUTTURMA

UNUTMA – UNUTTURMA

Bütün Müminlerin kardeş olduğunu

Bir yerlerde kardeşlerinin işkence altında olduğunu, çırılçıplak soyulduğunu, aşağılandığını

Bir yerlerde ırzına geçilirken kurtulmak için ölmeyi isteyen, ölümü bayram sayacak, yüreklerimizi yakıp kavuracak bakışlarla yalvaran bacıların olduğunu,

Köylerinden toplanarak götürülen günlerce tecavüze uğramış 15 yaşındayken birden 70 yaşına basmış zavallı kız kardeşlerini

Daha dünyanın ne olduğunu anlamadan bombalarla tanışan bebeleri,

Anne babası, abisi, ablası ve akrabaları bir çöp gibi kepçelerle toplanarak üst üste yığılmış ve gözleri önünde yakılmış korkudan aklını kaybeden zavallı çocukları

Allah’ım katından bize bir yardımcı gönder diyen kimsesiz zavallı kadın, çocuk ve yaşlıları

Üzerine yağmur gibi bomba yağan, topraklarından su yerine kan akan, gül kokusu yerine barut kokusunun hakim olduğu, evleri, ocakları ve mescidleri necis kafir postallarıyla kirletilen İslam topraklarını

Fitne ve fesadın her tarafı sardığı İslam topraklarında imansızların, münafıkların soysuzların ve ciğeri beş para etmezlerin köşe başlarını tutup nasıl planlar yaptığını, ne hileler kurduğunu,

Gazeteleriyle, dergileriyle ve televizyonlarıyla yıllardır Müslümanlara zehiri bal diye yediren kafir uşağı münafıkları

Yüreği hep korkuyla doldurulmuş, hep sindirilmiş ve baskı altına alınmış vatan evlatlarını,

Bütün yaptıklarından ve verilen bütün nimetlerden bir gün hesaba çekileceğini,

Diz üstü çöktürülmüş, tir tir titrerken ve bacak bacağa dolaştığında, sonunun ne olacağını korkuyla bekleyeceğin anı

Ateşin yalayıp geçtiği yüzlerin pişmiş kelle gibi sırıtacağı o dehşetli azabı

Kulum benim için ne yaptın dendiği sırada ne cevap vereceğini ve hak sahipleriyle bir bir hesaplaşacağını

Müslümanlara tuzak kuranları, aşağılayanları, dini istismar edenleri, sahte ilahları,

Din tacirlerini, şirki, bidati ve hurafeyi din gibi satanları

Allah ve Resulüne tabi olmayıp, kuran ve sünnet edebiyatı yapanları

Ama kurtuluşun sadece ve sadece Selefi salihin yoluna tabi olmakla mümkün olabileceğini

Binler kere ağlasan, gözyaşın sel olsa ne yazar hiçbir şey yapmadıktan, yapamadıktan sonra…

Bir zamanlar arslanlar gibi savaşan Halid bin Velid’lerin, kafirlerin kalbine binlerce kilometre uzaktan korku salan sultan Süleyman’ların gibi tozu dumana katan yiğit erlerin vardı Ya Rab!

Oysa şimdi pısırık, her şeyden korkan, tağutları ilah edinen, birazcık rüzgarı görünce gelincik yaprakları gibi savrulan biz kulların var artık.